Kontrol etmeyi seviyor musunuz? Bazılarınızın evet dediğini duyar gibiyim; siz bilinçli azınlık üzülmeyin. Hayır diyenler, aslında onlar da kontrol etmeyi seviyor; sadece bunu henüz kabul etmemişler. Ben de yakın zamana kadar bunu kabul etmemiştim. Sonra bir gün kontrolcü olmakla itham edilince düşünmeye başladım ve gördüm ki ben de bir kontrolcüyüm.

Sinemaya mı gideceksiniz, bu havada mı? Sonra havalar bozunca ne yapacaksınız bakalım. Çorbayla su içilir mi oğlum. Kazağını aldın mı, hava serin bugün. İstersen arabayı alma, trafik çok yoğundur bu saatte. Bence onu değil bunu oku. Şu işleri ne yaptın? Raporu gönderebildin mi? Oraya bir grafik ekle istersen. Şuraya oturur musun !.

Bu cümleler ve benzerlerini her gün kaç kez kullandığınızı düşündünüz mü hiç. Aslında bir şeye sahip olan insanoğlu sahiplenme duygusu ile birlikte kontrol etmeye, en azından kontrol etmeye çalışmaya başlıyor sanırım. Bu çocuğumuz, sevgilimiz, arkadaşımız, dostumuz, çalışanımız, komşumuz, hatta köpeğimiz bile olabilir. ‘Benim’ kelimesini kullandığımız anda kontrol etme isteği de gelmeye başlıyor.

Tabii ki bunu yaparken insani pek çok bahanemiz de var. Mesela; o daha küçük, bilemez ki. İncecik çıkıyor, hasta olacak sonra yine ben uğraşacağım. Ben o yolu hep kullanıyorum, yardımcı olmak istedim. Gecikirse müdür de bana soracak. E hiç konuşmayalım o zaman…

Hatta zaman zaman daha da ileri gidiyoruz ve dünyayı kontrol etmeye çalışmıyor muyuz? Umarım böyle söylemez, bunu yapmaz, umarım benim istediğim gibi olur. Yağmur yağmasa da rahatça işimizi tamamlasak. Hızlı, daha çabuk, hadi. Hoca beni sevsin, kolay sorsun ki daha fazla çalışmam gerekmesin. Korktuğum başıma gelmesin, olumsuz her şey benden uzak olsun. Herkes benim düşündüğüm ve istediğim gibi davransın ki ben bir de bu saçmalıklarla uğraşmak zorunda kalmayayım.

Hey, oldu o zaman. Size bu evrenin hakimi diyebilir miyiz? Neler olsun, neler olmasın siz karar verecekseniz biz çıkalım bu oyundan isterseniz. İlk fark ettiğim ne oldu biliyor musunuz? Tüm savunma ve bahanelerimin öznesinin aynı olduğu; ‘ben’. Bu ben’cil yaklaşımın hem çevreme hem bana yarattığı stresi gördüm sonra. Evet her şeyi kontrol etmeye çalıştığım gerçeğini kabul ediyorum. Hem de bunu diğerlerinin iyiliği için yaptığımı söylerken aslında kendim için yaptığımı da kabul ediyorum. Geriye dönüp yaptıklarımı, söylediklerimi değiştiremem tabii; bunun için üzülmek de yok. Artık teklif var ısrar yok. O ufaklık aslında bir birey, kendi duygu ve düşünceleri var, kendi dünyasını kuruyor. Acıkınca yer, üşürse giyer. Sevdiğin arabayla gitmek istiyorsa, gitsin, haklı çıkarsa rahat eder, çıkmazsa altı üstü biraz gecikir; ne olmuş.

Kişileri ve olayları kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmek işleri bir hayli kolaylaştırıyor aslında. Hele bunu aslında onlar için değil kendim için yapmakta olduğumu kabullenmek süreci bir hayli kolaylaştırıyor. İlgi alanımdaki bir sürü değişken yerine artık kendime odaklanmaya çaba sarf ediyorum. Korkularım hala var. Özellikle konu sevdiklerim olduğunda endişem artıyor. Unutmamam gereken tehlikelerin gerçek olduğu; bunlara karşı tedbirli olmakta fayda var. Ama korkular kafamızda. Bunları yönetebiliriz, hatta belki bir şeyler öğrenebiliriz.